|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
canlı |
living creature n.
|
|
I am saying this not just as an animal lover but out of respect for living creatures.
Bunu sadece bir hayvansever olarak değil, canlılara duyduğum saygıdan dolayı söylüyorum.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
canlı |
living being n.
|
|
In nature, living beings are in a perpetual state of war.
Doğada, canlılar sürekli bir savaş halindedir.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
canlı |
living adj.
|
|
Trafficking in human beings is organised in order to remove organs from living donors.
İnsan ticareti, canlı donörlerden organ almak için organize edilmektedir.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
canlı |
alive adj.
|
|
One major question is that of how we care for rural areas and keep them alive.
Kırsal alanlara nasıl bakacağımız ve onları nasıl canlı tutacağımız önemli bir sorudur.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
canlı |
lively adj.
|
|
It has been a very lively debate, characterised by emotion and level-headedness, and touching on various points.
Duyguların ve sağduyunun hakim olduğu ve çeşitli noktalara değinen çok canlı bir tartışma oldu.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
canlı |
vivid adj.
|
|
That is a very vivid phrase which the Commission finds very apt.
Bu Komisyon'un çok yerinde bulduğu çok canlı bir ifade.
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
canlı varlık |
living being n.
|
|
The embryo, as it divides into two, then four, eight and sixteen and more cells, is the process of the living being.
Embriyonun önce iki, sonra dört, sekiz ve on altı ve daha fazla hücreye bölünmesi, canlı varlığın sürecidir.
More Sentences
|
8 |
General |
canlı varlık |
living creature n.
|
|
The responsibility for animals as living creatures falls exclusively on humans.
Canlı varlıklar olarak hayvanların sorumluluğu sadece insanlara düşmektedir.
More Sentences
|
9 |
General |
canlı hayvan |
livestock n.
|
|
At present, then, only about one-half in export refund is paid for livestock in comparison with meat.
Halihazırda ete kıyasla canlı hayvan için ihracat iadesinin sadece yaklaşık yarısı ödenmektedir.
More Sentences
|
10 |
General |
tarak (istiridye benzeri canlı) |
scallop n.
|
|
Tom was taken to the emergency room after eating bad scallops.
Tom bozulmuş deniz tarağı yedikten sonra acil servise kaldırıldı.
More Sentences
|
11 |
General |
hayvan koleksiyonu (canlı) |
menagerie n.
|
|
The zoo had a large menagerie of animals from all over the world.
Hayvanat bahçesinde dünyanın dört bir yanından gelen büyük bir hayvan koleksiyonu vardı.
More Sentences
|
12 |
General |
canlı |
life n.
|
|
As a result of pollution, the lake is without any form of life.
Kirliliğin bir sonucu olarak gölde hiçbir canlı yaşamıyor.
More Sentences
|
13 |
General |
canlı doğum |
live birth n.
|
|
Infant mortality stood at 42 deaths per 1000 live births.
Çocuk ölüm oranı, her 1000 canlı doğumda 42 idi.
More Sentences
|
14 |
General |
canlı yem |
live bait n.
|
|
He put live bait on a hook.
Kancaya canlı yem taktı.
More Sentences
|
15 |
General |
canlı türü |
species n.
|
|
Accordingly, every living species has a first ancestor, which was created without any means, that is, without any reason.
Buna göre her canlı türünün hiçbir sebep olmadan, yani sebepsiz olarak yaratılmış bir ilk atası vardır.
More Sentences
|
16 |
General |
canlı |
living thing n.
|
|
So, now I want to show what very well might be the oldest living thing on the planet.
Şimdi gezegendeki en yaşlı canlının ne olabileceğini göstermek istiyorum.
More Sentences
|
17 |
General |
canlı organizma |
living organism n.
|
|
Human genes or living organisms or elements thereof must not be subject to patent law.
İnsan genleri veya canlı organizmalar veya bunların unsurları patent yasasına tabi olmamalıdır.
More Sentences
|
18 |
General |
canlı doku |
living tissue n.
|
|
These particles emit alpha-radioactivity, which is particularly aggressive towards living tissue.
Bu parçacıklar özellikle canlı dokulara karşı saldırgan olan alfa radyoaktivitesi yayar.
More Sentences
|
19 |
General |
canlı örnek |
personification n.
|
|
He is the personification of selfishness.
O bencilliğin canlı örneği.
More Sentences
|
|
20 |
General |
canlı yayın |
a live broadcast n.
|
|
A drunk TV presenter vomited during a live broadcast.
Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti.
More Sentences
|
21 |
General |
canlı müzik |
live music n.
|
|
What's your favorite place to go hear live music?
Canlı müzik dinlemeye gitmek için senin en sevdiğin yer nedir?
More Sentences
|
22 |
General |
canlı renkler |
vibrant colors n.
|
|
Not just pink, feel free to experiment with vibrant colors like these.
Sadece pembe değil, bunun gibi canlı renkleri denemekten çekinmeyin.
More Sentences
|
23 |
General |
canlı yayınlanmak |
be broadcasted live v.
|
|
The concert was broadcast live.
Konser canlı yayınlandı.
More Sentences
|
24 |
General |
canlı canlı yenmek |
be eaten alive v.
|
|
I heard that a paralyzed man was eaten alive by maggots.
Felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yendiğini duydum.
More Sentences
|
25 |
General |
canlı canlı gömülmek |
be buried alive v.
|
|
She was buried alive.
Canlı canlı gömüldü.
More Sentences
|
26 |
General |
internetten canlı yayınlamak |
webcast v.
|
|
The conference was webcasted live for remote participants to join.
Konferans, uzaktan katılımcıların katılabilmesi için internet üzerinden canlı yayınlanıyordu.
More Sentences
|
27 |
General |
daha canlı |
livelier adj.
|
|
That too will result in people's being presented with a livelier Parliament.
Bu da insanlara daha canlı bir Parlamento sunulmasıyla sonuçlanacaktır.
More Sentences
|
28 |
General |
canlı |
vibrant adj.
|
|
President Mugabe has presided over the destruction of a once vibrant country.
Başkan Mugabe bir zamanlar canlı olan ülkenin yıkımına başkanlık etmiştir.
More Sentences
|
29 |
General |
canlı |
alive adj.
|
|
They had permission from the Commission to vaccinate and keep the animals alive.
Hayvanları aşılamak ve canlı tutmak için Komisyon'dan izin almışlardı.
More Sentences
|
30 |
General |
canlı gibi |
lifelike adj.
|
|
The doll was surprisingly lifelike.
Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.
More Sentences
|
31 |
General |
canlı |
vital adj.
|
|
The street was filled with vital music and people dancing.
Sokak canlı bir müzikle ve dans eden insanlarla doluydu.
More Sentences
|
32 |
General |
canlı |
live adj.
|
|
Live animals should only have to endure very short spells of transport.
Canlı hayvanlar sadece çok kısa süreli nakillere katlanmak zorunda kalmalıdır.
More Sentences
|
33 |
General |
canlı |
lively adj.
|
|
The debate in Bucharest will therefore be a very lively one.
Bu nedenle Bükreş'teki tartışma çok canlı geçecektir.
More Sentences
|
34 |
General |
canlı |
living adj.
|
|
In this respect, the earth is seen as a living organism.
Bu bakımdan yeryüzü canlı bir organizma olarak görülür.
More Sentences
|
35 |
General |
canlı |
vivid adj.
|
|
The closure of the Renault Vilvorde plant is still a vivid memory.
Renault Vilvorde fabrikasının kapatılması hala canlı bir hatıra.
More Sentences
|
36 |
General |
canlı |
open adj.
|
|
Mondays are open mike nights.
Pazartesiler canlı gösteri geceleridir.
More Sentences
|
37 |
General |
kanlı canlı |
flesh and blood adj.
|
|
If it had been a flesh and blood one, you would have been sorry to see it disappear.
Eğer kanlı canlı biri olsaydı, yok olduğunu gördüğünüze üzülürdünüz.
More Sentences
|
Common Usage |
|
38 |
Common Usage |
canlı bomba |
suicide bomb n.
|
|
39 |
Common Usage |
canlı bomba |
suicide bomber n.
|
|
|
40 |
Common Usage |
canlı |
vivacious adj.
|
|
General |
|
41 |
General |
canlı sözlük |
walking dictionary n.
|
|
42 |
General |
canlı balık tutan tekne |
smack n.
|
|
43 |
General |
tek hücreli canlı familyası |
protist family n.
|
|
44 |
General |
melez canlı |
crossbreed n.
|
|
45 |
General |
canlı yük |
movable load n.
|
|
46 |
General |
canlı gibi görünen |
lifelikeness n.
|
|
47 |
General |
canlı resim |
animated film n.
|
|
48 |
General |
canlı olma özelliği |
animacy n.
|
|
49 |
General |
canlı ve dinç kimse |
hearty n.
|
|
50 |
General |
canlı dans |
jig n.
|
|
51 |
General |
tek hücreli canlı |
protist n.
|
|
52 |
General |
canlı stüdyo programı |
live studio program n.
|
|
53 |
General |
canlı bomba |
human bomb n.
|
|
54 |
General |
canlı ve uyumlu materyaller |
biocompatible materials n.
|
|
55 |
General |
arkadaş canlı olma |
amiableness n.
|
|
56 |
General |
soyu tükenmekte olan canlı |
relict n.
|
|
57 |
General |
canlı hücreler |
living cells n.
|
|
58 |
General |
bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm |
race n.
|
|
59 |
General |
canlı cenaze |
skinny n.
|
|
60 |
General |
canlı kütle |
biomass n.
|
|
61 |
General |
canlı tablo |
living picture n.
|
|
62 |
General |
canlı hayvan koleksiyonu |
menagerie n.
|
|
63 |
General |
canlı yük |
live load n.
|
|
64 |
General |
tek hücreli canlı |
protistan n.
|
|
65 |
General |
tarak (istiridye benzeri canlı) |
scollop n.
|
|
66 |
General |
canlı program |
live programme n.
|
|
67 |
General |
tek hücreli canlı cinsi |
protist genus n.
|
|
68 |
General |
canlı şekilde dans etme |
jigging n.
|
|
69 |
General |
hem karada hem de denizde yaşayan canlı |
amphibian n.
|
|
70 |
General |
canlı model |
live model n.
|
|
71 |
General |
canlı varlık |
organism n.
|
|
72 |
General |
seyyar canlı hayvanlar sergisi |
menagerie n.
|
|
73 |
General |
cansızdan canlı oluşumu |
abiogenesis n.
|
|
74 |
General |
canlı yumurtası |
ovum n.
|
|
75 |
General |
canlı olma |
livingness n.
|
|
76 |
General |
canlı çalınan bölüm |
scherzo n.
|
|
77 |
General |
meyve ile beslenen canlı |
fruitarian n.
|
|
78 |
General |
canlı pembe |
hot pink n.
|
|
79 |
General |
canlı ve dinamik kimse |
devil n.
|
|
|
80 |
General |
uçan canlı |
flier n.
|
|
81 |
General |
canlı |
drama n.
|
|
82 |
General |
ortama uyum sağlamış canlı |
denizen n.
|
|
83 |
General |
özgün canlı |
original n.
|
|
84 |
General |
bir yıl içinde bin kişiye düşen canlı doğum sayısı |
natality n.
|
|
85 |
General |
tarak (istridye benzeri canlı) toplama eylemi |
scalloping n.
|
|
86 |
General |
tarak (istridye benzeri canlı) toplayan kimse |
scalloper n.
|
|
87 |
General |
canlı televizyon programları |
live television programs n.
|
|
88 |
General |
dünya dışı canlı |
extra terrestrial n.
|
|
89 |
General |
canlı bilimi |
life science n.
|
|
90 |
General |
canlı yem |
fresh bait n.
|
|
91 |
General |
canlı renkler |
vibrant colours n.
|
|
92 |
General |
(canlı) hayvan koleksiyonu |
menagerie n.
|
|
93 |
General |
canlı hayat |
lively life n.
|
|
94 |
General |
canlı yorum |
running commentary n.
|
|
95 |
General |
canlı yer süzgeci |
bell trap n.
|
|
96 |
General |
etçil canlı |
carnivore n.
|
|
97 |
General |
canlı al |
carmine n.
|
|
98 |
General |
canlı anı |
ember n.
|
|
99 |
General |
canlı yaratıklar |
living creatures n.
|
|
100 |
General |
canlı |
thing n.
|
|
101 |
General |
düşünen canlı |
reasonable creature n.
|
|
102 |
General |
canlı yayın akışı |
a live broadcast streaming n.
|
|
103 |
General |
canlı |
the live n.
|
|
104 |
General |
canlı yayın akışı |
a live broadcast stream n.
|
|
105 |
General |
canlı bitkiler |
the live plants n.
|
|
106 |
General |
canlı dondurma bilimi |
cryonics n.
|
|
107 |
General |
canlı yayın konuğu |
on-air guest n.
|
|
108 |
General |
canlı destek |
live support n.
|
|
109 |
General |
canlı salyangoz |
live snail n.
|
|
110 |
General |
canlı yayın arabası |
outside broadcast truck n.
|
|
111 |
General |
canlı yayında küfür etme |
cursing on air n.
|
|
112 |
General |
canlı yayın röportajı |
on-air interview n.
|
|
113 |
General |
renkli/canlı/hareketli gece hayatı |
vibrant nightlife n.
|
|
114 |
General |
türdeş canlı |
congener n.
|
|
115 |
General |
canlı kanıt |
living proof n.
|
|
116 |
General |
canlı hedef |
human target n.
|
|
117 |
General |
canlı gösteri |
live show n.
|
|
118 |
General |
canlı hücre |
living cell n.
|
|
119 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
mass extinction n.
|
|
120 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
biotic crisis n.
|
|
121 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
extinction event n.
|
|
122 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
extinction-level event (ele) n.
|
|
123 |
General |
canlı eğlence |
live entertainment n.
|
|
124 |
General |
canlı sohbet |
live chat n.
|
|
125 |
General |
canlı şehir |
vivid city n.
|
|
126 |
General |
canlı bomba yeleği |
suicide vest n.
|
|
127 |
General |
buruşuk-boynuzlu hırgür (hayali canlı) |
crumple-horned snorkack n.
|
|
128 |
General |
canlı müzik gösterisi |
live music show n.
|
|
129 |
General |
canlı oturum |
live session n.
|
|
130 |
General |
canlı performans |
live session n.
|
|
131 |
General |
canlı olma |
animateness n.
|
|
132 |
General |
canlı olma |
animation n.
|
|
133 |
General |
hızlı ve canlı dans edilen gece kulübü |
à gogo n.
|
|
134 |
General |
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama |
taxidermy n.
|
|
135 |
General |
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama |
taxidermy n.
|
|
136 |
General |
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama |
taxidermy n.
|
|
137 |
General |
canlı tablo |
tableau vivant n.
|
|
138 |
General |
canlı |
cant [dialect] n.
|
|
139 |
General |
dünyada yaşayan canlı |
terrestrial n.
|
|
140 |
General |
canlı ve enerji dolu olma hali |
pizzazz n.
|
|
141 |
General |
insan denen canlı |
the human animal n.
|
|
142 |
General |
cansız maddeden canlı organizma oluşumu |
archebiosis n.
|
|
143 |
General |
düşünmeden rutin bir şekilde hareket eden canlı |
automaton n.
|
|
144 |
General |
canlı ve enerji dolu olma hali |
zing n.
|
|
145 |
General |
canlı ve enerji dolu olma hali |
pizzaz n.
|
|
146 |
General |
canlı örnek |
embodiment n.
|
|
147 |
General |
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirme |
zhoosh n.
|
|
148 |
General |
daha canlı çekici ve şık olma |
zhoosh n.
|
|
149 |
General |
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirme |
zhuzh n.
|
|
150 |
General |
daha canlı çekici ve şık olma |
zhuzh n.
|
|
151 |
General |
canlı şey |
zinger n.
|
|
152 |
General |
canlı (varlık) |
life n.
|
|
153 |
General |
canlı ruh |
jiva n.
|
|
154 |
General |
canlı madde |
jiva n.
|
|
155 |
General |
canlı organizma |
machine n.
|
|
156 |
General |
canlı organizmanın fonksiyonel sistemlerinden biri |
machine n.
|
|
157 |
General |
sarının parlak ve canlı bir tonu |
daffodil n.
|
|
158 |
General |
canlı manyetizmasının etkisi altına giren kimse |
magnetizee n.
|
|
159 |
General |
bir şeyin en faal, üretken, canlı, işlek olan kısmı |
mainstream n.
|
|
160 |
General |
canlı ve hareketli huy |
vitality n.
|
|
161 |
General |
canlı hayvanların yiyecek olarak tutulduğu yer |
vivary n.
|
|
162 |
General |
canlı olma |
vividity n.
|
|
163 |
General |
canlı varlık |
vividity n.
|
|
164 |
General |
canlı canlı gömme |
vivisepulture n.
|
|
165 |
General |
kanatları olan canlı |
volatic n.
|
|
166 |
General |
canlı doğa |
bios n.
|
|
167 |
General |
canlı bir organizmadan dışarı atılmış veya atılan dışkı, idrar gibi madde |
matter n.
|
|
168 |
General |
balık ve diğer su altı hayvanlarını canlı olarak tutmak için su ile doldurulmuş tekne, havuz veya hazne |
marine museum n.
|
|
169 |
General |
canlı sirke |
quick vinegar n.
|
|
170 |
General |
canlı ve gürültülü şenlikler |
whoop-de-do n.
|
|
171 |
General |
canlı ve gürültülü şenlikler |
whoop-de-doo n.
|
|
172 |
General |
canlı müzik yapılan küçük gece kulübü veya restoran |
boîte n.
|
|
173 |
General |
canlı ve açıklayıcı anlatımı olan yazar |
word-painter n.
|
|
174 |
General |
fani canlı |
mortal n.
|
|
175 |
General |
zihinsel özelliklerin canlı örneği olan bölge sakinleri |
mind n.
|
|
176 |
General |
canlı bir amerikan folk dansı |
breakdown n.
|
|
177 |
General |
keşiş yengecine benzeyen canlı |
hermit crab n.
|
|
178 |
General |
canlı parti |
hooley [ireland/new zealand] n.
|
|
179 |
General |
tüylerini döken canlı |
molter n.
|
|
180 |
General |
deri değiştiren canlı |
molter n.
|
|
181 |
General |
canlı bir fransız ve italyan dansı |
gailliarde n.
|
|
182 |
General |
çevik ve canlı kimse |
galliard [dated] n.
|
|
183 |
General |
canlı veya güçlü aktivite |
galvanism n.
|
|
184 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy n.
|
|
185 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy hop n.
|
|
186 |
General |
su canlılarını canlı tutmak için suya yerleştirilen kutu |
live box n.
|
|
187 |
General |
canlı kuştan koparılan tüyler |
live feathers n.
|
|
188 |
General |
hayvanları canlı yakalamak için kullanılan tuzak |
live trap n.
|
|
189 |
General |
hayvanları canlı yakalamak için kullanılan tuzak |
livetrap n.
|
|
190 |
General |
şekli bozuk canlı |
lusus naturae n.
|
|
191 |
General |
şekli bozuk canlı |
lusus n.
|
|
192 |
General |
kanlı canlı erkek çocuğu |
buster n.
|
|
193 |
General |
canlı fikir alışverişi |
give and take n.
|
|
194 |
General |
canlı sohbet |
give and take n.
|
|
195 |
General |
iki ayrı türe ait canlının özelliklerini kendinde toplayan canlı |
dimorphic n.
|
|
196 |
General |
karada yaşayan canlı |
groundling n.
|
|
197 |
General |
mikroskobik oluşumu suda canlı tutmaya yarayan bir cihaz |
growing cell n.
|
|
198 |
General |
yapısal canlı hücre birimi |
idioblast n.
|
|
199 |
General |
dinleyicilerin veya izleyicilerin telefonla canlı yayına katılabildiği bir radyo veya televizyon programı |
open-line [canada] n.
|
|
200 |
General |
(kişi, canlı aşırı güç kullanarak öldürme |
overkill n.
|
|
201 |
General |
canlı al |
ruby n.
|
|
202 |
General |
tez canlı kimse |
rusher n.
|
|
203 |
General |
tez canlı kimse |
rustler n.
|
|
204 |
General |
bir şeyi canlı bir şekilde tasvir eden kimse |
imager n.
|
|
205 |
General |
canlı mikrobun içinde daha sonraki nesillerin yetiştiği yuva |
incasement n.
|
|
206 |
General |
minik boyuttaki canlı |
midge n.
|
|
207 |
General |
bir robotun veya insan olmayan bir aygıtın insana, canlı bir varlığa çok benzer olmasına karşın hissedilen huzursuzluk hissi |
uncanny valley n.
|
|
208 |
General |
düşünmeden rutin bir şekilde hareket eden canlı |
golem n.
|
|
209 |
General |
evrenin canlı olduğu teorisi |
cosmozoism n.
|
|
210 |
General |
serbestçe çoğalan canlı |
increaser n.
|
|
211 |
General |
ince duvarlı canlı hücrelerden oluşan damarlı bitki dokusu |
parenchyme n.
|
|
212 |
General |
her şeyi tüketen canlı |
pantophagist [obsolete] n.
|
|
213 |
General |
hem etçil hem otçul canlı |
pantophagist [obsolete] n.
|
|
214 |
General |
hepçil canlı |
pantophagist [obsolete] n.
|
|
215 |
General |
cıvıldayan canlı |
peeper n.
|
|
216 |
General |
dünyada yaşayan canlı formları |
planet n.
|
|
217 |
General |
hazırlanmış besi ortamında iki tür canlı madde büyütme süreci |
coculture n.
|
|
218 |
General |
hazırlanmış besi ortamında iki tür canlı madde büyütme süreci |
co-culture n.
|
|
219 |
General |
sıkça karşılaşılan canlı veya nesneleri tespit etmeye yarayan betimlemelerin bulunduğu resimli kitap |
field guide n.
|
|
220 |
General |
kısa süren canlı deneyim |
flashing n.
|
|
221 |
General |
kanlı canlı olma |
fleshhood n.
|
|
222 |
General |
geceleri uçan canlı |
fly-by-night n.
|
|
223 |
General |
festivallerde canlı hayvanları ısırmak gibi vahşet içeren gösteriler yapan kimse |
geek n.
|
|
224 |
General |
yapısı veya işlevi canlı organizmaya benzeyen sistem |
organism n.
|
|
225 |
General |
partenogenez ile oluşmuş canlı |
parthenote n.
|
|
226 |
General |
canlı gösteri |
performance n.
|
|
227 |
General |
fenokopik özellik gösteren canlı |
phenocopy n.
|
|
228 |
General |
değişen fenotipi gen kaynaklı fenotipi ile aynı olan canlı |
phenocopy n.
|
|
229 |
General |
canlı domuz |
rooter n.
|
|
230 |
General |
dikkatli ve canlı olma |
sharp-sightedness n.
|
|
231 |
General |
kumarhanede müşteri gibi görünüp ortamı canlı tutla görevli kimse |
shill n.
|
|
232 |
General |
değersiz canlı |
shot [dialect] [uk] n.
|
|
233 |
General |
değersiz canlı |
shott [dialect] [uk] n.
|
|
234 |
General |
canlı renk şeridi |
slash n.
|
|
235 |
General |
gelişmemiş canlı |
slink n.
|
|
236 |
General |
canlı yayında gerçekleşen uygunsuz olay |
livestream fail n.
|
|
237 |
General |
her işe atlayan tez canlı tip |
beaver n.
|
|
238 |
General |
canlı hücre içeriği |
protoplast n.
|
|
239 |
General |
kırmızının mora çalan canlı bir tonu |
spring beauty n.
|
|
240 |
General |
kısıtlı canlı renk gösterimi |
stab n.
|
|
241 |
General |
karnavalda ortamı canlı tutan kimse |
stick n.
|
|
242 |
General |
doğal habitatı dışında bulunan canlı |
stray n.
|
|
243 |
General |
insanımsı canlı |
subhuman n.
|
|
244 |
General |
yer altında yaşayan canlı |
subterranean n.
|
|
245 |
General |
toprak altında yaşayan canlı |
subterrestrial n.
|
|
246 |
General |
canlı kırmızı renk |
cherry n.
|
|
247 |
General |
canlı bir örneği olmak |
personify v.
|
|
248 |
General |
bir şeyi daha canlı bir hale getirmek |
liven something up v.
|
|
249 |
General |
canlı tutmak |
keep alive v.
|
|
250 |
General |
canlı hale getirmek |
make lively v.
|
|
251 |
General |
ilgiyi canlı tutmak |
keep the interest alive v.
|
|
252 |
General |
ruhunu canlı tutmak |
keep the spirit of something alive v.
|
|
253 |
General |
canlı kurtulmak |
escape with one's life v.
|
|
254 |
General |
canlı canlı ölmek |
be buried alive v.
|
|
255 |
General |
canlı izlemek |
watch live v.
|
|
256 |
General |
kanlı canlı olmak |
be full of beans v.
|
|
257 |
General |
canlı yayınlamak |
broadcast live v.
|
|
258 |
General |
canlı dinlemek |
listen live v.
|
|
259 |
General |
canlı yayın konuğu olmak |
appear as an on-air guest v.
|
|
260 |
General |
canlı yayın konuğu olarak katılmak |
appear as an on-air guest v.
|
|
261 |
General |
bir yerden canlı çıkmak |
make it out of somewhere alive v.
|
|
262 |
General |
canlı canlı gömmek |
bury alive v.
|
|
263 |
General |
birini canlı tutmak |
keep someone alive v.
|
|
264 |
General |
bir olaydan canlı kurtulmak |
get out alive v.
|
|
265 |
General |
canlı çıkmak |
get out alive v.
|
|
266 |
General |
kalplerimizde ateşi canlı tutmak |
keep the flame alive in our hearts v.
|
|
267 |
General |
canlı çıkmak |
come out alive v.
|
|
268 |
General |
canlı yayınlamak |
live-stream v.
|
|
269 |
General |
canlı yayın yapmak |
broadcast a live feed v.
|
|
270 |
General |
balığı henüz canlı iken kesip hazırlamak |
calver [old-fashioned] v.
|
|
271 |
General |
bir şey yapmakta tez canlı davranmak |
be faster than a speeding bullet with something v.
|
|
272 |
General |
canlı, hareketli bir şekilde (eylemi) gerçekleştirmek |
rattle v.
|
|
273 |
General |
canlı tutmak |
nourish v.
|
|
274 |
General |
canlı örneği olmak |
embody v.
|
|
275 |
General |
(canlı türü) sınıflandırmak |
key v.
|
|
276 |
General |
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirmek |
zhoosh v.
|
|
277 |
General |
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirmek |
zhuzh v.
|
|
278 |
General |
canlı olmak |
live v.
|
|
279 |
General |
canlı hareket etmek |
hurrah v.
|
|
280 |
General |
canlı blog yazmak |
liveblog v.
|
|
281 |
General |
tez canlı olmak |
muggle [obsolete] v.
|
|
282 |
General |
hızlı ve canlı bir tempoda şarkı söylemek |
rock v.
|
|
283 |
General |
canlı renge boyamak |
ingrain [obsolete] v.
|
|
284 |
General |
canlı olmak |
firk v.
|
|
285 |
General |
canlı, parlak veya neşeli hale getirmek |
gay v.
|
|
286 |
General |
(oyunda) canlı ve gayriresmi bir şekilde rol almak |
romp v.
|
|
287 |
General |
canlı tutmak |
subsist [obsolete] v.
|
|
288 |
General |
canlı |
zippy adj.
|
|
289 |
General |
canlı |
gingery adj.
|
|
290 |
General |
canlı |
humming adj.
|
|
291 |
General |
canlı |
colorful adj.
|
|
292 |
General |
canlı |
speaking adj.
|
|
293 |
General |
canlı |
expressive adj.
|
|
294 |
General |
canlı |
organic adj.
|
|
295 |
General |
çok canlı ve neşeli |
exuberant adj.
|
|
296 |
General |
canlı |
exoterical adj.
|
|
297 |
General |
canlı |
dramatic adj.
|
|
298 |
General |
canlı |
spry adj.
|
|
299 |
General |
tez canlı |
fast adj.
|
|
300 |
General |
canlı |
as fresh as a daisy adj.
|
|
301 |
General |
canlı |
swinging adj.
|
|
302 |
General |
canlı |
springy adj.
|
|
303 |
General |
canlı |
gay adj.
|
|
304 |
General |
canlı |
merry adj.
|
|
305 |
General |
canlı |
spirituel adj.
|
|
306 |
General |
canlı |
invigorating adj.
|
|
307 |
General |
canlı (yayın) |
live adj.
|
|
308 |
General |
canlı |
livelier adj.
|
|
309 |
General |
tez canlı |
hustling adj.
|
|
310 |
General |
canlı |
rousing adj.
|
|
311 |
General |
canlı |
keen adj.
|
|
312 |
General |
canlı |
bustling adj.
|
|
313 |
General |
canlı (dişil) |
spirituelle adj.
|
|
314 |
General |
canlı |
full of life adj.
|
|
315 |
General |
kanlı canlı |
sanguine adj.
|
|
316 |
General |
canlı |
peppy adj.
|
|
317 |
General |
canlı |
smart adj.
|
|
318 |
General |
canlı |
glowing adj.
|
|
319 |
General |
diğer bir canlı içinde yaşayan |
endobiotic adj.
|
|
320 |
General |
canlı ve neşeli |
bright and breezy adj.
|
|
321 |
General |
canlı gibi görünen |
lifelike adj.
|
|
322 |
General |
canlı |
green adj.
|
|
323 |
General |
canlı |
lightsome adj.
|
|
324 |
General |
canlı |
brisk adj.
|
|
325 |
General |
canlı |
perky adj.
|
|
326 |
General |
canlı |
gamesome adj.
|
|
327 |
General |
tez canlı |
sharp adj.
|
|
328 |
General |
canlı |
graphical adj.
|
|
329 |
General |
canlı |
dashing adj.
|
|
330 |
General |
canlı |
ginger adj.
|
|
331 |
General |
canlı |
mercurial adj.
|
|
332 |
General |
canlı |
sporty adj.
|
|
333 |
General |
canlı ve net |
graphic adj.
|
|
334 |
General |
tez canlı |
restless adj.
|
|
335 |
General |
canlı |
bouncy adj.
|
|
336 |
General |
canlı |
colourful adj.
|
|
337 |
General |
canlı |
dynamic adj.
|
|
338 |
General |
kanlı canlı |
ruddy adj.
|
|
339 |
General |
tez canlı |
swift adj.
|
|
340 |
General |
tez canlı |
impatient adj.
|
|
341 |
General |
canlı |
invigorated adj.
|
|
342 |
General |
canlı |
animate adj.
|
|
343 |
General |
canlı |
crispy adj.
|
|
344 |
General |
canlı |
hearty adj.
|
|
345 |
General |
canlı |
sprightly adj.
|
|
346 |
General |
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) |
naturalized adj.
|
|
347 |
General |
canlı |
dewy adj.
|
|
348 |
General |
kanlı canlı |
hale and hearty adj.
|
|
349 |
General |
kanlı canlı |
lusty adj.
|
|
350 |
General |
canlı |
graphic adj.
|
|
351 |
General |
canlı |
beany adj.
|
|
352 |
General |
canlı |
fresh adj.
|
|
353 |
General |
canlı ve açık seçik bir şekilde yazan |
graphic adj.
|
|
354 |
General |
canlı |
zestful adj.
|
|
355 |
General |
canlı |
forcible adj.
|
|
356 |
General |
canlı |
breezy adj.
|
|
357 |
General |
canlı |
mettlesome adj.
|
|
358 |
General |
dokuz canlı |
very strong adj.
|
|
359 |
General |
canlı |
snappy adj.
|
|
360 |
General |
canlı |
airy adj.
|
|
361 |
General |
canlı |
active adj.
|
|
362 |
General |
canlı |
mettled adj.
|
|
363 |
General |
canlı |
quick adj.
|
|
364 |
General |
canlı (renk) |
rich adj.
|
|
365 |
General |
canlı |
vivace adj.
|
|
366 |
General |
canlı |
lusty adj.
|
|
367 |
General |
canlı |
inspired adj.
|
|
368 |
General |
canlı |
exhilarated adj.
|
|
369 |
General |
canlı |
sappy adj.
|
|
370 |
General |
canlı |
riproaring adj.
|
|
371 |
General |
canlı |
bright adj.
|
|
372 |
General |
canlı |
spirited adj.
|
|
373 |
General |
canlı |
picturesque adj.
|
|
374 |
General |
canlı |
racy adj.
|
|
375 |
General |
canlı |
animated adj.
|
|
376 |
General |
canlı |
frolic adj.
|
|
377 |
General |
tez canlı |
impetuous adj.
|
|
378 |
General |
canlı |
exuberant adj.
|
|
379 |
General |
canlı |
warm adj.
|
|
380 |
General |
canlı |
sparkling adj.
|
|
381 |
General |
kanlı canlı |
full of health adj.
|
|
382 |
General |
canlı |
driving adj.
|
|
383 |
General |
canlı |
smacking adj.
|
|
384 |
General |
canlı |
corky adj.
|
|
385 |
General |
canlı |
buxom adj.
|
|
386 |
General |
canlı |
eager adj.
|
|
387 |
General |
en canlı |
liveliest adj.
|
|
388 |
General |
canlı |
vivacious adj.
|
|
389 |
General |
canlı |
spiritoso adj.
|
|
390 |
General |
canlı |
chipper adj.
|
|
391 |
General |
canlı |
crisp adj.
|
|
392 |
General |
canlı |
feeling adj.
|
|
393 |
General |
canlı (renk) |
vibrant adj.
|
|
394 |
General |
canlı |
lifelike adj.
|
|
395 |
General |
en tez canlı |
sharpest adj.
|
|
396 |
General |
canlı |
buoyant adj.
|
|
397 |
General |
canlı |
tittuppy adj.
|
|
398 |
General |
canlı |
gleamy adj.
|
|
399 |
General |
canlı |
heartsome adj.
|
|
400 |
General |
canlı olmayan |
unanimated adj.
|
|
401 |
General |
canlı |
high-spirited adj.
|
|
402 |
General |
canlı olmayan |
non-living adj.
|
|
403 |
General |
kanlı canlı |
red-blooded adj.
|
|
404 |
General |
canlı |
walking adj.
|
|
405 |
General |
canlı doğan |
born alive adj.
|
|
406 |
General |
canlı |
feisty adj.
|
|
407 |
General |
çok canlı |
overexuberant adj.
|
|
408 |
General |
canlı/koyu/acı (renk) |
violent adj.
|
|
409 |
General |
kanlı canlı |
red blooded adj.
|
|
410 |
General |
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) |
naturalised adj.
|
|
411 |
General |
canlı renklere sahip |
high-coloured adj.
|
|
412 |
General |
canlı renklere sahip |
high-colored adj.
|
|
413 |
General |
canlı |
zappy adj.
|
|
414 |
General |
canlı organizmadan olan |
organic adj.
|
|
415 |
General |
son derece canlı renk |
acid adj.
|
|
416 |
General |
canlı |
cant [scotland/northern england] adj.
|
|
417 |
General |
canlı |
alacrious adj.
|
|
418 |
General |
canlı |
alacritous adj.
|
|
419 |
General |
tez canlı |
raucle [scottish] adj.
|
|
420 |
General |
tez canlı |
redheaded adj.
|
|
421 |
General |
canlı gibi |
three-dimensional adj.
|
|
422 |
General |
canlı |
tittupy adj.
|
|
423 |
General |
canlı |
trotty adj.
|
|
424 |
General |
canlı |
youth adj.
|
|
425 |
General |
canlı |
effervescent adj.
|
|
426 |
General |
canlı olmayan |
unalive adj.
|
|
427 |
General |
canlı olmayan |
unbouncy adj.
|
|
428 |
General |
canlı olmayan |
unfired adj.
|
|
429 |
General |
canlı |
yare adj.
|
|
430 |
General |
canlı |
juicy adj.
|
|
431 |
General |
canlı |
unjaded adj.
|
|
432 |
General |
canlı gibi durmayan |
unlifelike adj.
|
|
433 |
General |
canlı olmayan |
unlively adj.
|
|
434 |
General |
canlı |
excited adj.
|
|
435 |
General |
canlı |
kedgy [dialect] adj.
|
|
436 |
General |
canlı |
kicky adj.
|
|
437 |
General |
canlı |
kipper [uk] adj.
|
|
438 |
General |
canlı |
lifeful adj.
|
|
439 |
General |
canlı varlık bulunmayan |
lifeless adj.
|
|
440 |
General |
her zaman taze ve canlı kalan |
evergreen adj.
|
|
441 |
General |
canlı |
jivey adj.
|
|
442 |
General |
canlı |
jivy adj.
|
|
443 |
General |
kanlı canlı |
juicy adj.
|
|
444 |
General |
canlı |
vegete adj.
|
|
445 |
General |
canlı |
vegetous adj.
|
|
446 |
General |
canlı |
-lived adj.
|
|
447 |
General |
canlı |
wick adj.
|
|
448 |
General |
canlı |
wick adj.
|
|
449 |
General |
(hayvan) kanlı canlı |
in blood [obsolete] adj.
|
|
450 |
General |
canlı |
bouncing adj.
|
|
451 |
General |
canlı |
brilliant adj.
|
|
452 |
General |
canlı |
bristling adj.
|
|
453 |
General |
canlı ve dinç |
buckish adj.
|
|
454 |
General |
canlı |
high-colored adj.
|
|
455 |
General |
canlı |
hoiden adj.
|
|
456 |
General |
çok canlı ve neşeli |
hopped-up adj.
|
|
457 |
General |
olağanüstü derecede canlı |
hyperreal adj.
|
|
458 |
General |
canlı |
mouvementé adj.
|
|
459 |
General |
canlı |
gallant adj.
|
|
460 |
General |
canlı şekilde koşan |
light-heeled adj.
|
|
461 |
General |
canlı |
bushy-tailed adj.
|
|
462 |
General |
canlı |
gamely adj.
|
|
463 |
General |
canlı |
gimpy adj.
|
|
464 |
General |
canlı |
golden adj.
|
|
465 |
General |
canlı |
chirk adj.
|
|
466 |
General |
canlı |
chirrupy adj.
|
|
467 |
General |
çok canlı ve neşeli |
demonstrative adj.
|
|
468 |
General |
kavgada istekli ve canlı |
desirous [obsolete] adj.
|
|
469 |
General |
canlı ve net şekilde betimleyen |
graphical adj.
|
|
470 |
General |
tez canlı |
long-winded adj.
|
|
471 |
General |
aşırı canlı hareket eden |
on adj.
|
|
472 |
General |
aşırı canlı |
overlusty adj.
|
|
473 |
General |
fazla canlı |
overvivid adj.
|
|
474 |
General |
canlı |
rosier adj.
|
|
475 |
General |
kanlı canlı |
rosy adj.
|
|
476 |
General |
canlı |
ruddy adj.
|
|
477 |
General |
canlı |
rumbunctious adj.
|
|
478 |
General |
canlı |
rumbustical adj.
|
|
479 |
General |
tez canlı |
rushing adj.
|
|
480 |
General |
canlı |
gone adj.
|
|
481 |
General |
canlı |
cobby [dialect] [uk] adj.
|
|
482 |
General |
canlı |
cocket [dialect] [uk] adj.
|
|
483 |
General |
(canlı organizmada kısım) şişmiş |
incrassate adj.
|
|
484 |
General |
(canlı organizmada kısım) şişmiş |
incrassated adj.
|
|
485 |
General |
canlı |
popping adj.
|
|
486 |
General |
canlı |
crouse [scotland/ireland] adj.
|
|
487 |
General |
canlı |
crouse [scotland/ireland] adj.
|
|
488 |
General |
tez canlı |
feathered adj.
|
|
489 |
General |
canlı |
fell adj.
|
|
490 |
General |
canlı |
fess [dialect] adj.
|
|
491 |
General |
canlı |
peaches-and-cream adj.
|
|
492 |
General |
canlı |
peart [dialect] adj.
|
|
493 |
General |
tez canlı |
pellmell adj.
|
|
494 |
General |
canlı |
pacey adj.
|
|
495 |
General |
canlı |
cocktail adj.
|
|
496 |
General |
tez canlı |
fikish adj.
|
|
497 |
General |
çok canlı |
firecracker adj.
|
|
498 |
General |
canlı |
fit adj.
|
|
499 |
General |
canlı |
flesh and blood adj.
|
|
500 |
General |
canlı |
flesh-and-blood adj.
|
|